top of page

KORONER ARTER HASTALIĞI

           Kalp güçlü ve yorulmak bilmeyen bir kas kitlesinden oluşmaktadır. Bu kas kitlesinin pompalama görevini aksatmadan yapabilmesi için kesintisiz olarak enerji üretebiliyor olması gerekmektedir. Organizma içinde enerji üretiminin gerçekleşmesi için oksijen gereklidir. Bu nedenle sürekli enerji ihtiyacı olan kalbe aralıksız temiz kan ulaşması gerekmektedir.

Tanım:

Kalbe kanı sağlayan damarlar koroner arterler olarak adlandırılmaktadır.  Bu damarlarda harabiyet başladığında zamanla damar lümeninde daralmaya yol açmaktadır.  Bu durum koroner arter hastalığı olarak isimlendirilir. Koroner damarlarda oluşan darlıklar, kalbe ihtiyacı olan oksijenin ulaşamamasına yol açmaktadır. Ciddi daralmalar geliştiğinde, kalbe yük bindiği ileri efor durumlarında oksijen yetersizliği gelişerek göğüs ağrısı oluşmaktadır. Darlık düzeyi arttıkça, göğüs ağrıları daha az eforla bile ortaya çıkmaya başlamaktadır.

Örnek: Hastalığın erken evresinde hasta 5 kat merdiveni çıkarken ancak 5. katta göğüs ağrısı tariflerken, hastalığın ileri evresinde hasta 1. katta göğüs ağrısı çekmeye başlamaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şikayet:

Göğüs ağrısı, koroner arter hastalığının en önemli şikayetidir. Göğüs ağrısı, karakteri itibarı ile her hasta tarafından farklı şekilde tanımlanmaktadır. Göğüsteki rahatsızlık hissi, baskı , yanma, mide ağrısı, alt çeneye vuran ağrı, sol kola vuran ağrı olarak algılanabilir. Bazen göğüste hiçbir rahatsızlık hissedilmeden sadece nefes darlığı da koroner damarlardaki darlığı işaret edebilir. Özellikle bayanlarda ve şeker hastalarında ağrı karakteri hem hasta yakınları hem de doktorlar açısından çok yanıltıcı vasıfta olabilmektedir.

Tanı Nasıl Konulur?

Tanı sürecinde birçok tetkikten faydalanılır. Bunlar:

1-EKG (Elektrokardiyografi): Göğüs, kol ve bacaklara yerleştirilen elektrodlar vasıtası ile kalpteki elektriksel aktivitenin kaydedilmesidir. Tam ağrı anında çekilen EKG sıklıkla tanı koydurur.  Çoğu zaman hastalar ağrı geçtikten sonra müracaat etmektedirler. Bu durumda çekilen EKG çoğunlukla bulgu vermez.

2-Eforlu EKG: İstirahat EKG’si bulgu vermiyorsa, efor uygulayarak kalbe yük bindirildiğinde çekilen EKG bulgu verebilmektedir. Bu nedenle koroner arter hastalığı şüphesi olan hastalarda Eforlu EKG yapılacak ilk testlerden bir tanesidir.

3-Myokard Perfüzyon Sintigrafisi: Efor ile veya ilaç ile kalbe yük bindirildikten sonra hem EKG değişiklikleri hem de kalbin radyoaktif madde tutum oranı gama kameralar ile değerlendirilerek hastada koroner arterlerde ciddi darlık olup olmadığı tespit edilir. Bu test esnasında hastaya damardan radyoaktif madde verilmektedir. Bu nedenle hastalar test sonrası radyoaktif madde atılana kadar toplum içine çokmamalıdır. Hastalara radyoaktif  madde verildiği için sık tekrarlanabilecek bir test değildir.

4-Koroner BT (Bilgisayarlı Tomografi) Anjiyografi: Tomografi ile hem kalsiyum skorlaması hem de anjiyografi yapılmaktadır. Kalsiyum skorlaması damarlardaki darlığı göstermez, sadece damar duvarındaki kireçlenmeleri gösterir. Kireçlenmeler ölçülerek numerik bir değer elde edilir. Bu değere göre kişinin koroner damarlarında hastalık olup olmama durumu değerlendirilebilir fakat damardaki daralma hakkında bilgi vermez. Damardaki daralma oranı tomografik anjiyografi ile tespit edilir. Tomografik anjiyografi, kol toplar damarlarından verilen boyar maddenin kalpteki koroner damarları doldurması esnasında tomografi ile taranması işlemidir.  İşlemin uygulanması  klasik koroner anjiografiye göre çok daha kolaydır.  Elde edilen görüntülerin 3 boyutlu olarak analiz edilebiliyor olması bazı durumlarda önemli avantajlar sağlamaktadır. Çekim esnasında kalp hızının düşürülmesi gerekmektedir. Kalp hızı yeteri kadar düşürülemezse değerlendirme için yeterli görüntüler elde edilemez. Aynı zamanda kireçli damarlarda ve stentli damarların değerlendirmesinde damar darlık derecesi yanlış hesaplanabilmektedir. Çekimi nispeten kolay olduğu için hastalar tarafından tomografik anjiyografi bir tarama testi gibi algılanabilmektedir. Yani hiçbir şikayeti olmayan hastalar bile tomografik anjiyografi yaptırmak için müracaat edebilmektedirler. Fakat şu unutulmamalıdır ki, hernekadar uygulanımı kolay olsa da tomografik çekimler esnasında hastaya radyasyon verilmektedir. Bu testin doktorlar tarafından hastalık olma ihtimalinin düşük-orta düzeyde olduğu hastalarda istenmesi önerilmektedir.

5-Koroner Anjiyografi: Koroner damarların değerlendirilmesinde klasik koroner anjiografi altın standarttır. Yani genellikle tanı sürecinde son nokta genellikle bu görüntüleme sistemi ile konulmaktadır.

Koroner anjiyografi, kasık veya bilek atardamarlarından yerleştirilen bir kateter (uzun ve ince boru sistemi) aracılığı ile koroner damarlara boyar madde verilmesi işlemidir. Bu madde verilirken alınan görüntülerde damar darlıkları net olarak görünmektedir. Damar darlıklarının derecesi yüzde (%) ile ifade edilmektedir. Yüzde 50 ve üzeri daralma oluşmuş damar darlıkları ciddi darlık olarak değerlendirilmektedir.

Son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler ile bilek atardamarları da anjiyografi için kullanılmaya başlanmıştır. Bilekten yapılan anjio sonrası kanama gelişme sıklığı kasıktan yapılana göre çok daha düşüktür. Fakat bilek atardamarları kasık damarlarına göre çok daha ince yapıda olduğu için anjiyo sonrası bilek damarında % 5 oranında (20 hastadan 1 tanesinde) tıkanma gelişebilmektedir. Bu nedenler bilekten anjiyo yapmadan önce eli kanlandıran alternatif damarların etkinliğinin test edilmesi elzemdir. Tıkanma gelişmemesi için anjionun tecrübeli operatörlerce ve özellikli malzemeler kullanılırak yapılması çok önemlidir.

Klasik koroner anjiografinin önemli avantajlarından bir tanesi görülen darlıklara aynı seansta balon ve stentleme işlemi yapılabilecek olmasıdır.

6-FFR: Bazen anjiyoda elde edilen görüntüler darlık ciddiyetinin değerlendirilmesinde yeterli olmamaktadırlar. Bu durumlarda basınç telleri ile darlık öncesi ve sonrası basınçlar alınarak orantılanmaktadır. Ve böylece numerik veriler elde edilmektedir. Elde edilen bu numerik değerlere göre daha kesin olarak damar darlığının ciddiyeti konusunda karar verilebilmektedir.  Bu işleme FFR ismi verilmektedir. Görsel olarak şüphede kalınan durumlarda FFR yapılması hasta hakkında en doğru karar vermemizde yardımcı olmaktadır.

7-IVUS: Damar içinden ultrasonografi yapılarak damar duvarının ve lümeninin görüntülenmesi işlemidir. Damar duvarının ayrıntılı değerlendirilmesine olanak sağlar. Rutin kullanımı yoktur. Özel durumlarda ve bilimsel çalışmalarda kullanılmaktadır.

8-OCT: Damar içinden tomografi çekilmesi işlemidir. Damar duvarının tomografik  olarak ayrıntılı değerlendirmesine olanak sağlar. Rutin kullanımı yoktur. Özel durumlarda ve bilimsel çalışmalarda kullanılmaktadır.  Son yıllarda kullanıma giren eriyen stentlerin damara yerleştirilmesi esnasında OCT görüntülemesi çok önemli bilgiler vermektedir.

Medicana Ataşehir Hastanesi

Küçükbakkalköy

 34750 - Ataşehir/İSTANBUL

  • Google+ Basic Black
Acil Durumlarda:
0850 460 34 34

© 2023 by Maple Park Family Practice. Proudly created with Wix.com

bottom of page